Bir bebek dünyaya geldiğinde, onu doğuran ya da temel bakımını sürdürecek olan kadının dünyasına bir de annelik gelir. Annelik kadının hem içsel hem de dışsal uyaranlarla etkilendiği, hayatını büyük ölçüde değiştiren, yaşam boyu süren bir kimliktir. Anne ile daha çocuğu doğmadan ona yaşam veren göbek bağı, sonradan ayrılamaz bağa, simbiyotik ilişkiye döner. Uykuda bile annenin aklı ve dikkati kendisine ihtiyaç duyan bebeğinde olur. Bir gün gelir, emekleyen bebek yürümeye başlar. Eskiden ilgisinin olmadığı şeylere ulaşmak, onlara sahip olmak ister. Bebek adım attıkça yepyeni dünyalar keşfeder. Enerjisini merakından alan bebek, annesinden yavaş yavaş ayrılmak ister. Her şeyi kendi yapmak ister. Kendi yemeğini yemek, kendi çorabını giymek, kendi mikserle keki karıştırmak, kendi yürümek gibi. Bir de her şeyi kendi seçmek ister. İstediği kıyafeti seçmek, istediği bardaktan su içmek, istediği kanalı açmak. İstediği zaman kakasını yapar çünkü kolon kaslarını keşfetmiştir. Tuvaletini istemediğinde tutmayı da öğrenir. Bebeklerin kendi istedikleri şeyi, istedikleri zaman ve istedikleri şekilde yapmaları, özerkliğe geçişlerinde önemli ve gerekli bir dönemin özelliğini gösterir: 2 yaş sendromu.
2 yaş sendromu, bazı kaynaklarda erken ergenlik ya da bebek ergenliği olarak geçiyor. Çoğu aile bu dönemi, çocuklarındaki davranış değişiklikleri ortaya çıktığında tanıyorlar. Bu dönemin özelliklerini bilmek aile ve özellikle anne için büyük önem taşıyor. Kendine bağımlı olan bebek, artık anneyi her zaman tercih etmiyor. Başkalarının kucağında ağlayan, sadece annesinin kucağında sakinleşen bebeği artık annesi sakinleştiremiyor. Giderek bağımlı olmaktan uzaklaşan bebek, sınırlarının genişletilmesini, simbiyotik ilişkiden ayrılıp bireyselleşmeyi istiyor.
Bir bebeğin bağımsızlaşma süreci, sizce neden bir sendroma dönüşüyor? Gelin ilk olarak bebeğin penceresinden bakalım. İstediğiniz, merak ettiğiniz, deneyimlemek istediğiniz pek çok şey var. Bütün bunlara ulaşmak istiyorsunuz, özgürleşmek, yetilerinizi, becerilerinizi keşfetmek istiyorsunuz ancak dil becerileriniz kendinizi tam olarak ifade etmek için yeterli değil. İfade edememek de engellenmişlik duygusunu beraberinde getiriyor. Tahmin edebileceğiniz gibi, engellenmek öfke ve ağlama nöbetlerine yol açıyor. Önceleri, bağımsızlığı için ağlayan çocuk sonra arzuları, hazzı erteleyemediği, yetişkinlere sınır koymak istediği, sorumluluktan kaçtığı, ilgi çekmek istediği zaman da ağlayabiliyor. Çok gözden kaçan bir durum olarak da istediği şeyi nasıl talep edeceğini bilmediği için de ağlayabiliyor. Hani Google yanlış ya da eksik bir arama yaptığınızda, “bunu mu demek istemiştiniz … ? “ deyip sizin talep ettiğiniz şeyi anlamaya çalışıyor ve yüzlerce arama çıkarıyor ya, ebeveynlerin işi de biraz buna dönüyor. Kim, arama motoruna her zaman doğru ve eksiksiz anahtar kelimeleri yazıyor ki?
Gelelim anne tarafına. Hani anne ve çocuk arasındaki şu ayrılmaz bağ vardı ya sözünü ettiğim. Bu bağı önce kim esnetiyor? Peki anne, hep bebeğiyle “Biz” olarak var olmuşken birden “ben-sen” olmaya böyle bir uzaklaşmaya hazır mı?. 2 yaş SENdromun bu bakış açısıyla bakıldığında hem bebek hem de anne için ele alınması gerekliliği anlam kazanıyor.
2 yaş SENdromu öncesi bilgi almak, dönemin özelliklerini öğrenmek ve ebeveynlik tarzını daha etkili hale getirmek için DİLGEM aile bilgilendirme seminerlerimizi takip edin.
Seminerlere katılma talebinizi ve sorularınızı iletişim formunu veya iletişim adreslerini kullanarak bize ulaştırabilirsiniz.
Çocuk ve Ergen Psikoloğu
Kübra İLKAY
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
Yorum Yap
*
*
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter
kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar
hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Bu Sayfa 2219 kez ziyaret edilmiştir.
Tarih : 22 Mart 2020
23
51